Pandeminin 6. Ayındaki Değerlendirmeler

Pandeminin 3. ayında, yani haziranda Pergo’nun sosyal medya hesaplarında paylaştığım bir dizi yazının hala geçerliliklerini koruduklarını gördüm.

Özetle, corona virüs ile ilgili birçok konuda bilgi olmadığını; yeni normale dönme aşamasında tedbiri elden bırakmamak, ikinci ve üçüncü dalgalara davetiye çıkartmamak gerektiğini; böyle bir durumda neticelerine hep beraber katlanacağımızı; dünyada devasa destek paketlerine rağmen işsizliğin tırmandığını, uluslararası şirketlerin iflas ettiğini, bizim son dört yılda üçüncü krizi-kalkışma, döviz, corona-yaşadığımızı ve biz de krizi iyi yönetmezsek sıkıntılı bir döneme gireceğimizi; belirsizliğin talebin geri gelmesi önünde en büyük engel olduğunu; bizdeki desteklerin ne içerik ne de boyut olarak durumun çok iyi anlaşılmadığını gösterdiğini; devletin hiçbir alacağından vazgeçmediği ağırlıklı ilave borçlanmaya dayanan destek paketlerinin çözüm olmadığını; bankaların 2018 krizi sonrasına göre daha büyük bir problemle karşı karşıya olduklarını; borsa endeksinin yükseliyor olmasının ekonomimiz iyi anlamına gelmediğini; dünyaya entegre olmuş ekonomisiyle Türkiye’deki düzelmenin dünyadakine paralel olacağı değerlendirmelerini yapmıştık (https://pergocf.com/pandeminin-3-ayinda-sosyal-medya-paylasimlarimiz/).

Bilim adamlarının aylardır “maske, sosyal mesafe ve hijyen” uyarılarına rağmen bunlara dikkat edilmediği için hala birinci dalgayı bile atlatamamış durumdayız. Hükümet ilk 3 aydan sonra ekonomik kaygılarla önlemleri gevşetti. Haziran ayından itibaren bayramlar, AVM açılışları, restoran açılışları, sınavlar, düğünler, otel ve plajların açılması, asker uğurlamaları, vb. derken salgın tekrar konrtolden çıkmaya başladı. Sonbahar ve kışa girerken pandeminin ekonomi üzerinde yarattığı olumsuzlukların tahmin edilenden uzun süreceğini söylemek mümkün.

2018 döviz krizi sonrasında gecikmiş de olsa faiz arttırımına giden TCMB, 2019 yılı ikinci yarısında  kısa zamanda faizleri hızlı bir şekilde indirerek negatif reel faiz ortamı yarattı ve kuru tutabilmek için yüklü miktarlarda döviz rezervi satışı yoluna gitti. Bunun yanında döviz ticaretine ek vergiler getirilirken, karşılık oranları da arttırıldı. Ekonomideki riskler artarken döviz rezervleri azaldı. Sonuçta Haziran ve Temmuz aylarında adeta 6.85’e kitlenen rezerv para birimi Dolar, TL karşısında Ağustos ayından başlayarak %12.4 değer kazandı, bugün itibarı ile 7.70 TL’ye dayandı.

Devlet destek paketlerini halkın ve kurumların ilave borçlanması üzerine kurguladı. BDDK önce Mart ayında bankalara kredi taleplerinin karşılanması, limitlerin kullandırılması, teminat şartlarının zorlaştırılmaması, kredilerin geri çağırılmaması, fiyat arttırılmaması, makul şartlarla yeniden yapılandırma yapılması konusunda tavsiyelerde bulundu. Uyulmadığını görünce bu sefer Nisan ayında aktif rasyosu kriteri ile bankaları kredi vermeye zorladı, Haziran ayında ise bankalara hem bireysel hem de kurumsal kredilerde borçlunun talebi halinde ana para ve faiz ödemelerini sorgu sualsiz 2020 sonuna kadar ertelemelerini, aksi taktirde cezai yaptırımlar uygulayacağını belirten bir talimat gönderdi. Sonuçta geçen yılın Temmuz ayına göre ticari krediler %32, bireysel krediler %43 artarak toplam kredi stoğu 3.5 Trilyon TL’ye çıktı.

Bankaların 2018 krizine göre daha büyük bir problemle karşı karşıya olduğunu daha önce belirtmiştik. Geri ödeme ertelemeleri sonsuza dek yapılamayacağından, bankalar ve borçlular yakın bir dönemde tekrar gerçeklere döneceklerdir. Geçmişte yapılandırmaların bankalar tarafından çok iyi anlaşılmadığını (https://pergocf.com/yapilandirma-1/, https://pergocf.com/yapilandirma-ii/, https://pergocf.com/yapilandirma-iii/), yapılandırmaların problemi çözmek yerine ertelemek amaçlı yapıldığını anlatmıştık. Pandemi kaynaklı belirsizliğin devam ettiği, ekonomideki risklerin arttığı bu dönemde yaratıcı çözümlere ihtiyaç var. Bu aşamada sadece vade uzatarak problemi çözmenin mümkün olmadığını düşünüyorum.

Kurumların stratejilerini bugün için bilinenler ve belirsizlik olarak tanımlanabilecek gelecek için tekrar gözden geçirmeleri ve ona göre şekillendirmeleri gerekir. Bunu yaparken bundan sonra karşılaşılabilecek şoklara karşı “esnek” ve değişen şartlara “uyum” becerisini gösterecek bir insan kaynağı, organizasyon yapısı ve teknolojik altyapı son derece önemli olacaktır. Kredi geri ödemelerinin BDDK talimatı ile ertelendiği ve banka baskısının hissedilmediği bu dönemde rehavete düşmeden yeni normale hazırlanılmalıdır.

Başar S. Yücel