YAPILANDIRMA I - Bankalar da şirketler kadar sorumlu

Bankalar diğer mal ve hizmet satışlarından farklı olarak, krediden karı borç geri ödendiğinde elde ederler. Yani diğer mal ve hizmet satışında kar, satış anında elde edilirken, krediden kar anapara ve faizin geri ödenmesiyle bir süre sonunda elde edilir.

Bu yüzden bankalar kredi onayı öncesi müşterinin faaliyet gösterdiği sektörü, müşterinin mali ve risk analizini, yönetim yeterliliğini, teminat durumunu, piyasa istihbaratını inceleyip, kredi değerliliği olduğuna karar verdikten sonra krediyi onaylar. Kredinin verilmesinden sonra geri ödenene kadar geçen sürede de yönetilmesi önemlidir.

Bugün yapılandırma ihtiyacı duyulan firmaların hepsi kredi alırken benzer süreçlerden geçmiş olmalıydı. Bu süreçler sağlıklı yönetilseydi bugünkü hasar çok daha az olabilirdi.

2018 krizi ile yoğun şekilde gündeme gelen yapılandırma projelerinde bütün yükün borçlunun üzerine yığıldığını gözlemlemekteyim. Ben mevcut durumdan bankaların da borçlu şirketler kadar sorumlu olduğunu düşünüyorum. Ancak yapılandırma projelerinde bankaların yapılandırmanın amacını çok iyi anlamadıklarını görüyorum. Bunu yaşadığımız örneklerden birini paylaşarak anlatmak istiyorum:

2018 krizi sonrası 2 devlet bankasının riskin %80’ine sahip olduğu bir sanayi kuruluşuna hazırladığımız yapılandırma projesinde:

I. Dönüşüm, 1.5 yılı geri ödemesiz toplam 6.5 yıl vade ve ilave işletme sermayesi içeren yapılandırma projesini banka yetkilisine sunduktan sonra, ilk tepki “biz 5 yıldan uzun vade veremeyiz” oldu.

II. İkinci tepki ise, “ilave kredi söz konusu değil”

III. Yapılandırma projelerinde zaman çok önemlidir, çabuk karar verme zorunluluğu vardır, aksi takdirde borçlu geri dönüşü olmayan-iç ve dış pazar kaybı, eleman kaybı, vs.-bir yola girebilir. Bu projede çok uzun süren diyaloglar sonunda projeyi bankalara -geri ödemesiz dönem, vade ve ilave işletme sermayesi dahil-kabul ettirdik. Sunduğumuz projeksiyonlarda bir faiz oranı da öngördük ki ancak bu faiz oranı ile 6.5 yıl içinde borcun ödenebilmesi mümkündü. Banka yetkilisine faiz konusunu sorduk, “biz tahsis departmanıyız, projeyi onayladık, faizi satış bölümü ile görüşün” dedi.

IV. Faiz oranını bankanın satış bölümü 6.5 yıl için sabit %35 olarak öngördü. Ben sunduğumuz projeye uygun değişken faiz olmasını önerdim ve “ya zaman içinde faizler %10’a inerse ne olacak?” diye sorduğumda, devlet bankası yetkilisi “siz hep düşecek diye düşünüyorsunuz, ya %50 olursa” diye cevapladı.

V. Pazarlıklar sonucu faizi %26’ya indirdik ki bu da verilen projeye ve yapılandırmanın ruhuna aykırıydı. Yapılandırma ve ilave işletme kredisi sözleşmesi imzalanırken, banka bu sefer ”yapılandırma komisyonu” istedi.

Bu tipik örnekte de görüleceği gibi bankalar yapılandırmanın amacını anlamamışlardır. Yapılandırma projesinde, yapılandırma ihtiyacı olan borçluya yeni müşteri muamelesi yapıp, müşterinin ihtiyacına/dönüşüm projesine bakmaksızın sabit bir vade ile kredilerin uzatılması, kredi onayına ayrı, faize ayrı birimlerin karar vermesi, faizden para kazanmaya çalışılması, projelerin şube/bölge/genel müdürlük birimleri arasında sahipsiz kalması, yapılandırma komisyonu ve benzeri başlıklar altında kar hedeflenmesi bankaların bu konuda çok hazırlıksız ve bilinçsiz olduğunu göstermektedir.

2018 krizi sonrası ortaya çıkan sıkıntılı duruma nasıl ve niye gelindiğini sorgulamak gerekir. Örneğin enerji projeleri/kredileri: Yakın zamanda iflas eden Ünal Aysal’ın 800 MW Doğal Gaz Santrali yatırımına kredi vermek için banklar yarış halindeydi, halbuki büyük makinelerin, uzun ısınma/ soğuma süreleri ve ithal doğal gaz fiyatı yüzünden, projeleri fizible değildi. Başka bir örnek de konut inşaat projeleri: Bankalar bu alanda stokun ve arzın çok fazla olmasına rağmen inşaat projelerini büyük bir iştahla finanse etmeye devam etmişlerdir. Spor kulüpleri başka bir çarpıcı örnek: Özellikle 3 büyük kulübün mali durumu ortadadır. Bu kulüplere kredi veren bankalar verdiği gün bu borcun ödenemeyeceğini bilmiyor olamazlar. Bu örnekler çoğaltılabilir. Bankalar kar etmek ve pazar payı almak motivasyonu ile birçok verilmemesi gereken krediyi vermişlerdir.

Kredi verirken yapılan hatalar, şimdi yapılandırma projelerinde tekrarlanmaktadır. Örneğin kriz ile birlikte gündeme gelen Ülker ve Doğuş Grubu yapılandırmaları, daha ilk yılında yeniden yapılandırmaya gelmiştir. Futbol kulüplerine yapılan yapılandırmalar da aynı akıbete uğrayacaktır, kulüplerin bu borçları 5 yılda ödeyemeyeceği, yapılandırma yapıldığı anda belliydi. Önümüzdeki aylarda geçtiğimiz yıl içinde yapılan yapılandırmaların birçoğunun tekrar gündeme geleceğini düşünmekteyim.

Bankanın yapılandırma yaparken amacı önce anaparasını kurtarmak, mümkünse paranın maliyetini de almak olmalıdır. Bu noktaya gelmiş bir krediden hala kar elde etmek peşinde olmak, çeşitli isimler altında komisyon talep etmek işin ruhuna aykırıdır.

Yapılandırma projelerinin hepsi kendine özeldir. Bu yüzden hepsine “fast food menüsü” gibi aynı uygulamayı yapmak, ki birçok banka bu yaklaşım içindedir, yanlıştır. Amaç şirketleri bulunduğu durumdan kurtarıp sürdürülebilir büyüme / karlılık ve borç servisini yapabilmesini sağlamaktır.

Unutulmamalıdır ki, müşteri yoksa banka da yoktur.

Başar S. Yücel